Yaklaşık 1,5 aydır Sadhana Forest’tayım. Sadhana Forest kendilerine yeniden ağaçlandırma misyonunu görev edinmiş Auroville’e bağlı bir vegan bir komün. Dünyanın birçok yerinden insan buraya gelip gönüllü olarak bu projeye katkıda bulunup bu komün içinde kendine bir yer bulabiliyor.
Hersey doğal, doğa dostu, sağlıklı. 10 yıldan beri varlığını sürdürmekte olan bu komün gerçekten gür ve genç bir orman yetiştirmeyi başarmış. Benim gibi en az 60 gönüllü daha var, işler gönüllüler arasında paylaşılarak yapılıyor. Kimse yaptığı işten şikayet etmiyor; neşeli, doğayı seven, samimi insanlar var hep. Ego yok, kıskançlık yok, güç gösterisi yok, otorite yok, ırk ayrımı yok; doğaya zarar vermeden, hatta doğayı daha da besleyerek birlikte dostça yaşamak , istedikleri şey sadece bu.
Sadhana’da hayat sabah 6’da başlıyor. 5.30’da elinde bir müzik aletiyle şarkılar söyleyerek uyandırmakla görevli gönüllüler koridorda dolaşıyor. 6’da toplanma alanında buluşulduktan sonra hep birlikte ormana gidiliyor. Yeni ağaçlar dikiliyor, su yolları yapılıyor, gübreler hazırlanılıyor, kazılıyor, çapalanıyor, ekiliyor, dikiliyor. 8.30’da geri dönülüyor,kahvaltı zamanı. Kahvaltı sonrası işler paylaşılıyor, herkes komün hayat içerisinde kendisine düşen günlük görevi yapıyor. Öğle yemeğinde sonra serbest zaman. Öğleden sonraları , genellikle workshoplarla geçiyor; felsefe, söyleşi, veganizm, yoga, dans, meditasyon.. aklınıza ne gelirse… Akşamları yemekten sonra ana alanda sohbet, şarkılar, dans ya bazen mudpoolun yakınında yakılan ateşin etrafında eğleniliyor. Mudpool; yakınımızdaki göle verdiğimiz isim, suyunun kahverengi olmasına aldırmadan duşumuzu alıyor, gölde keyifle yüzüyoruz, çünkü suyun temiz olduğunu , içindeki çamur yüzünden kahverengi olduğunu biliyoruz . , Korkulacak hiçbir şey yok, keyfini çıkarıyoruz sadece.
Tuvaletlerde de geri dönüşüm uygulanıyor. Şöyle ki küçük ve büyük tuvaletimizi yaptığımız delikler farklı. Kakamızı yaptıktan sonra su değil kum döküyoruz, daha sonra bu dışkılar belli bir süre toprağa gömülü olarak beklettildikten sonra gübre olarak kullanılıyor.
Sadhana Forest’a her Cuma günü Auroville’den tur düzenleniyor. Cuma günü aynı zamanda film günü. Gelen misafirlere Sadhana Forest’ı gezdirip sürdürülebilir yaşantı hakkında bilgi verdikten sonra akşam yemeği ikram edip o haftanın filmini izlemeye davet ediyoruz.
Burası için “insan” yetiştiren bir orman diyebilirim. Burada öğrendiklerim hayatımın 28 yılınca öğrendiklerimden daha değerli. Şehirlerde, okullarda bize yaşamayı değil sistemin kölesi olmayı öğretiyorlar. Burada ellerimle toprağı ve gübreyi yoğura yoğura ektiğim bitkilerin, can verdiğim ağaçların değeri hayatımın hiçbir yerinde yaptığım işlerle ölçülemez. Ellerimle mis gibi toprak kokusuyla yaşıyorum bir aydır. Ağaçlara sarılıyorum, kulağımı dayıyorum, dinliyorum dakikalarca, o kadar çok şey söylüyorlar ki dinlersen. Doğa bizi çağırıyor dinlemeyi bilirsen.
Sadhana’da birlikte yaşamayı öğrendim. Karşılık beklemeden yardım etmeyi öğrendim. İnsanları sadece insan oldukları için sevmeyi öğrendim. Şehirlerde adından sonra ne iş yaptığını soruyor insanlar birbirine, burada ne kadardır seyahat ettiğini, nereleri gezdiğini, neyi planladığını, hayat felsefesini, sevdiği şeyleri anlatıyor insanlar birbirine tanıştıktan sonra. En ayrımcı sorumuz “vegan mısın vejetaryen mi ?” sanırım, ama bunu da ayrım için sormuyoruz birbirimize, sadece kişi hakkında daha ayrıntılı bilgi sahibi olmak istediğimizde. Tabi bu soru tanıştıktan çok çok sonra sorulan sorulardan..
Daha liseyi ya da üniversiteyi yeni bitirip seyahate çıkmış gençler de var, işini bırakıp ya da ara verip seyahat etmeye karar veren de, senelerdir seyahat eden de, hatta çoluğu çocuğuyla senelerdir seyahat eden de… Genellikle en çok Almanya’dan, USA’den , UK’den, İsrail’den, Fransa’dan… gezginlere rastladım. Gördükleri ilk “Turkish Traveller” olduğumu söyleyip şaşıran birçok insana da rastladım:) Israilliler Türklere bayılıyor, “biliyor musunuz bizim ülkemizde sizi hiç sevmiyorlar, her kötü durumda İsrail’in oyunu diyorlar” dediğimde gülüyorlar sadece. Öğrendim ki İsrail’de erkekler 3 yıl, kadınlar 2 yıl askerlik yapıyormuş. Eziyete gel, askerlikten sonra çoğu vuruyormuş kendini seyahate, bu yüzden bu kadar çok İsrailli gezgin var.
Türkiye’den kimseye rastlamadım henüz ama Yunanistan’dan bir arkadaşım oldu. Yakın bir kültür bulmak güzeldi. Geçen hafta open stage günümüzde birlikte yarı Yunan yarı Türkçe olarak Aman Katerina Mou / Aman Cevriye Hanım şarkısını söyledik. Türkiye’de sesin çok kötü diyen bazı sevdiklerime duyurayım ; burada meşhur olma şansım var 🙂
Şimdi fotoğraflarla size biraz Sadhana’daki yaşamı göstermek isterim.
Burası Sadhana ana bölümün dışarıdan görünüşü, burada yemek yeniyor, burada toplantılar, söyleşiler, workshoplar yapılıyor.
Bu da içeriden görünüşü:
Burası da mutfağımız:
Bu da fırınımız:
Yemekler yendikten sonra her kes kendi tabağını yıkamakla sorumlu, deteryan kullanmıyoruz tabi ki. Temizlik için kül kullanıyoruz, aşağıda gördüğünüz üç kovanın ilkine önce daldırıyoruz, sonra kokonat dallarından yapılan süngerimizi küle daldırıp temizliyor sonra her üç kovadan da geçirip sirkeli suyun içinde bekletiyoruz:
Ellerimizi yıkadığımız muslukları aşağıda görüyorsunuz. Musluk yok aslında, altı delinmiş bir kaba kovadan su alıp koyunca musluk oluyor. Böylece fazla su harcamadan ellerimizi güzelce temizleyebilmiş oluyoruz:
Bu da banyomuz:
Tuvaletlerimiz biraz değişik, kaka ve çiş deliklerimiz farklı. Kakamızı yaptıktan sonra üzerine toz döküyoruz. Daha sonra bu kakalar 1 sene bekletildikten sonra gübre olarak kullanılıyor.
Tuvalet kullanım rehberimiz 🙂
Burası çamaşır yıkama alanımız, elceezlerimizde döve döve yıkıyoruz çamaşırlarımızı:
Burası ” free store” , üstüne olan bişey bulursan alıp giyiyorsun, genellikle çalışırken giyeceğimiz kıyafetlerimizi buradan alıyoruz:
Tabi ki çöplerimizi ayırarak atıyoruz, sonrasında geri dönüştürülebilmesi için.
( Yazı tarihi Ocak 2014 )
Çok etkileyici ve özendirici bir yazı olmuş. Önemli olan geriye bakmadan karar vermek sanırım.. Bir yapabilsek bunu.. Kalemine sağlık Burcu.
Teşekkür ederim, umarım bir gün yapabilecek cesareti içimizde keşfederiz…
merhaba gezgin yogini,
Fırsat buldukça sizi takip ediyorum. Yerinizde olmak istemem, çünkü ben sizin yerinizde olsam siz gezemezsiniz.:)) Onun için siz kendi yerinizde olun bol bol gezin. Bende kendi yerimde gezme hayalleri kurmaya devam edeyim. Belki bir gün bende cesaretimi toplar düşerim yollara. 60 yaşındayım, 70 yaşına kadar kendime zaman tanıdım. Dünya turuna çıktım çıktım, çıkamasam da sizleri takip etmeye devam ederim. O bile benim için büyük bir keyif… Asıl konuya gelince; size sormak istediğim şey, gönüllü çalışma kamplarında, İngilizce bilmeyen birisi için ortam nasıl.
Yabancı dili olmayan birisi bu kamplara gidebilir mi. Yabancı dilin ve yaşın sorun olmadığı gönüllü çalışma kampları var mı ? Şimdiden teşekkür eder, bütün hayatında başarılar dilerim.
Merhabalar, yabancı diliniz olmadan da gidersiniz tabi ki ama açıkçası zorlanırsınız.türkiye’de de birkaç yer var bunun gibi, mesela İmece Evi gibi. Menemen yakınlarındaki bu güzel köyde belki kendinize güzel bir yer bulabilirsiniz 😉
mısır gezisi ne zaman yada düşünüyor musun ?
Çok isterdim ama şuanda öyle bi planım yok
Merhaba, emeğinize sağlık. Acaba orada bir komün de yer alabilmek için koşullar nedir. Masraflar, kalma süresi, ne kadar kalınabiliyor, vize ya da diğer bürokratik işlemler nelerdir? gitmek isteyenler için?
Her komünün şartları farklı, gönüllü çalışmalarda en az 2 hafta kalmanız gerekiyor. Normal turist vizesi ile giriyorsunuz. Ama ben burada yaşayacağım derseniz elinizdeki pasaporta göre şartlar değişir.