Kamboçya: Siem Reap, Phnom Penh

1

Kamboçya; çok yakın geçmişte yaşadıkları acılarla dolu bir katliamın izlerini gözlerinde ve hayatlarında yaşayan insanların ülkesi. Kamboçya’da gözleri en canlı, en umut dolu bakanlar; çocuklar, katliamdan bihaber minik canlar…

Kamboçya’daki ilk saatlerimdeki izlenimim: insanlar Thai, sokaklar Hindistan. Kamboçya Hindistan ile karşılaştırdığımda dahi gördüğüm sokakları en pis ülke, adım başı çöp ve fare dolu…

Aynebilim Aşevi ve Ayn’la tanışma

Phnom Penh yakınlarında bir okul ile anlaşıp çocuklara İngilizce öğretmek, onlara yardımcı olmak için geldik aslında bu şehre. Bir de Aynebilim Aşevi var tabi bizi bu ülkeye, bu şehre çeken. İnternette haberini ilk okuduğum günden beri sıkı takipçisiyim bu cesur kadının. Gerçek ismini ve yüzünü saklamayı tercih eden bu çılgın kadından bahsederken, kendisinin  istediği şekilde yani kısaca Ayn diye bahsedeceğim bu yazıda.

Phnom Penh’e gelişimizin ikinci gününde Ayn’ın kahvaltı davetlisiydik. Aylardır Asya’da pilavla kahvaltı eden gariban gezginler olarak karşımızda bir ziyafet görünce birden kanımız ısınıverdi Ayn’a 🙂 Pişiler, zeytin ezmeleri, yeşillikler benim favorilerim; tereyağlı yumurta, ezine peyniri dahil olmak üzere 4 çeşit peynir, pastırma ise Gökhan’ın favorileri. Kaldığımız 1 ay boyunca, aylardır büyük özlem çektiğimiz Türk yemeklerine doyduk da doyduk.

kahvaltı

Ben yemek yaparken tereyağsız pilavın mutfağına hakaret olduğunu düşünüp mutfağa adımını bile atmayan Ayn, sıra kendisine geldiğinde beni kaçıran ama diğerlerini keyiflendiren et ve terayağ kokuları eşliğinde mutfakta krallığını ilan etmekteydi. Ama hakkını da yemem , her seferinde mutlaka ama mutlaka benim için de özel bir yemeği vardır; ben kimseye “Ayn’ın evinde aç kalmış” dedirtmem sloganıyla hareket ederek herkesin karnını zevkle doyuran bu kadının başarısı olan Aynebilim Aşevi’nden bir sonraki yazıda daha ayrıntılı bahsedeceğim.

Ayn kahvaltısının ne demek olduğunu bilmeyenler için bir küçük örnek:

kahvaltı 2

Kamboçya Katliamı ve Ölüm Tarlaları

Kamboçya’dan bahsedelim biraz da. Ülke 1975-1979 yılları arasında diktator lider Pol Pot’un öncerliğindeki Kızıl Khmerler tarafından büyük bir katliama maruz kalmış. 3 milyona yakın insan katledilmiş. O zamanlar 7 milyon olan Kamboçya’nın nüfusunu dikkate aldığımızda ülkenin yarısı büyük bir katliamın kurbanı olmuş. Sadece çiftçilerden oluşan bir ülke kurma amacıyla hareket eden Pol Pot, ülkede okumuş yazmış tüm halkı katletmeye başlamış. Doktorlar, mühendisler, öğretmenler başta olmak üzere aydın kesim, eli kalem tutan herkes bu katliamın kurbanı olmuş ne yazık ki. Gözünde gözlüğü olanların okuma yazma bildiği düşünülerek, elleri nasırlı değil de yumuşak olanların çiftçi değil aydın kesim olduğu düşünülerek ölüm kamplarına alınıp infaz ediliyormuş.Yetişkinlerin yanında ileride intikam almasınlar diye katledilen çocuklar, bebekler de kurtulamamış bu kanlı ellerden. Pol Pot 1979 yılında Vietnam’ın Kamboçya’yı işgal etmesiyle devrilmiş.

Şuanda pek de sevmedikleri bir kral tarafından yönetilen bir krallık. Ülkede yolsuzluk ve yoksulluk hat safhada.

Ülkenin birçok yanında katliamların yapıldığı ölüm kampları kurulmuş o dönemde. Phnom Penh’te bu ölüm tarlalarının en ünlülerinden biri bulunuyor:“Choeung Ek Genocidal Centre-Killing Fields”. Şuanda müzeleştirilen bu alanı gezerken kulaklıktan acılı hikayelerini dinleyebiliyorsunuz. Öldürülen insanların kemiklerine ve kıyafetlerine yerde hala rastlamak mümkün.

kemikler

Sanırım en çok etkilendiğim kısım bebeklerin kafalarını vura vura öldürdükleri ağaç idi, küçücük bebeye nasıl vahşet uygular bi insan aklım almıyor.

baby killing

Burada öldürülen 8000 adet kurbanın kafatasları üstüste dizilmiş şekilde cam bir anıtın içinde sergileniyor. Buradan ayrılırken büyük bir üzüntü içerisine gireceğinizi düşünerek ziyaret gününüzü ona göre ayarlamanızı öneriririm.

killing1

killing 2

Aynebilim Aşevi’ni büyüterek bir proje haline getiren Ayn, tam da bu ölüm tarlalarının karşısına “Yaşam Tarlaları” adını verdiği projesini gerçekleştirebilmek için canla başla çalışıyor. ( bundan da bir sonraki yazıda ayrıntılı bahsedeceğim )

Kamboçya İnsanı

Böylesi bir katliamı yaşayan halkın çok da normal davranmasını beklemiyorsunuz heralde. Sokaklar gasp, hırsızlık suçlarıyla dolup taşıyor. Motorsikletin üzerinde iseniz çanta takmamanız konusunda sizi üstüne basa basa uyarmalıyım. Sizi öldürmek pahasına o çantayı sizden almanın bir yolunu bulmaya çalışacak insanlarla dolu bir ülke burası. Yolda yürürken de çantanıza dikkat etmelisiniz tabi ki, ülkede kapkacın her türlüsü mevcut.

Sokaklara tuktuklar ve motorlar hakim.

sokak

Kamboçya’da tuktuk başlıca ulaşım aracı. Taksi, servis, eşya taşıma, minibüs… hepsi için çeşitli büyüklüklerde tuktuklar yapılmış.

tuktuk

Tuktukta her hangi bir eşyanızı unutursanız ona bir daha ulaşmanız zor, tuttuk şoförü eşyayı farkettiği anda basar gaza kaçar. Nereden mi biliyorum, bunlar sırayla başımıza geldi, okumaya devam edin 🙂

Phnom Penh nehir kenarındaki kordon keyifli bir yer. Akşamüstü ve akşamları Kamboçyalılar doluşuyor kordona.

nehir boyu

Ya da halkı sarayın önündeki çimlerde piknik yaparken buluyorsunuz.  Akşam olunca herkes dışarıda burda.

IMG_3441

Bu tatlı amca karşıdan el salladı bana. Sonra gidip fotoğrafını çektim ben de 🙂

amca

Phnom Penh’e gelirken bir okul ile yardımcı eğitmenlik yapmak üzere anlaştığımızdan bahsetmiştim. Buraya gelince planlar biraz değişti. Ayn bize Yaşam Tarlaları projesinden bahsetti, ona yardımcı olmamız için bize öneride bulundu. Düşündük taşındık ( sanırım 2 dk falan sürdü düşünme eylemi ), bu güzel projenin içinde bizim de payımızın olması fikrini severek kabul ettik tabi ki. Gezgin Fil Egemen ile birlikte burada çocuklara İngilizce dersleri verecek ve derslerin organizasyonuna yardımcı olacaktık. İnşaat işlerinin bitmesine yaklaşık bir hafta falan vardı, bu süreyi de Siem Reap’e gidip herkesin dilindeki Angkor Wat’ı görerek değerlendirmeye karar verdik.

Ayn’ın önerilerini pek ciddiye almadık mı yoksa anlamadık mı bilmiyorum ama o ,akşam otobüsüyle gidin demesine rağmen bir gündüz otobüsüne bilet aldık. 9’da kalkması gereken otobüs 11’de falan kalktı, Phnom Penh’ten çıkışımız saatler sürdü, yıllar öncesinden kalma bir otobüsle yolculuğumuzun süresi arttı da arttı. Şehirler arası yollar toz toprak, bu toz toprak camlar kapalı da olsa otobüsün içini dolduruyor. Kamboçya’ya gelince gerçekten de bir üçüncü dünya ülkesine geldiğimizi anladık. Tayland’ın gelişmiş bir ülke olduğunu burası ile karşılaştırınca birkez daha anlıyor insan.

SİEM REAP ve ANGKOR WAT

Siem Reap’e vardığımızda hava kararmıştı. Otobüs bizi tahminimizden uzak bir yerde bıraktı. Hostelimize 2km mesafedeydik. Tuktuk şoförlerinin ısrarcı tavırlarından iyice bunaldık, yürümeye karar verdik onca yolu.

Siem Reap’te kaldığımız süre boyunca pintilikte sınırları zorladık. Bütün gün domates ekmek yememizin yanında tuk tuk kullanmadan kilometrelerce yolu yürümeye çalışma çabamız taktire şayandı. Bu kadar tutumlu davrandığımız ve bunun için çabaladığımız (doğrusu o dönemdeki maddi şartlarımız yüzünden çabalamak zorunda olduğumuz) bir dönemde Angkor Wat’ın giriş ücretinin 20 dolar olduğunu duyunca yaşadığımız şoku tahmin edersiniz sanırım. Acaba gitmesek mi diye bile düşündük. İlk gün kıyamadık ama ertesi gün erkenden gidip aldık tıpış tıpış biletlerimizi. Sanıyoruz ki, en azından Kamboçya’nın fakir halkına bir yardımımız oluyor bu sayede, meğer sonradan öğreniyoruz ki Vietnam Angkor Wat’ı bilmem kaç seneliğine kiralamış, giriş ücretleri Vietnam’ın kasasına giriyormuş. Vietnam ülkeyi Pol Pot rejiminden kurtarmış ama sanırım kendi sömürgesi haline getirmiş inceden.

Angkor Wat; Dünya Kültür Mirası listesinde yer alan, 12.yy’dan kalma etkileyici bir mimariye sahip önemli bir eser. Ama bu tarz yerleri keyifle gezebilmenin gerçekten zor olduğunu anladım. İnanılmaz bir kalabalık. Hiç bir alanı yalnız başına görme şansına sahip değilsin. Her bir yanda 10ar 15er kişilik turist grupları, her köşede fotoğraf çekilen Japonlar. Keyif alayım derken sinirlenip stres yapmaya başladım gezerken. Hava sıcak, tepeme vuran güneş de cabası.

Bu kadar güzel bir fotoğrafı yakalamak gerçekten çok zor, o yüzden ben de internetten aldım 🙂

angkor-wat-hd-wallpaper1

Benim yakalayabildiğim fotoğraf bu 🙂

angkor 6

angkor 4

Angkor Wat tapınağının biraz daha ilerisinde Kmer İmparatorluğu’nun son başkenti Angkor Thom var.  9km2 lik bir alanı kaplayan bu şehirin içinde birçok kraldan kalma anıtlar bulunuyor. Sütunların üzerindeki suratlar ilgi çekici güzellikte. Sanırım burası beni daha çok etkiledi.

angkor

angkor 2

angkor 5

Siem Reap’te geçiridiğimiz 4 günün ardından yine berbat bir otobüsle Phnom Penh’e geri dönüyoruz. Yolculuk sırasında birşey daha öğreniyoruz ki Kamboçya’da insanlar birbiriyle kavga eder gibi konuşuyor devamlı, otobüsteki tüm insanlar birbirini daha önce tanır gibi herkes herkese birşeyler söylüyor, gecenin 2sinde herkes uyurken yüksek sesle telefondan çocuklarına çizgifilm izletiyorlar. Bir kargaşa hakim devamlı topluluklar arasında.

Phnom Penh’te Bizi Bir Sürpriz Bekliyor

Siem Reap’teyken Ayn’ın bir kaza geçirdiği haberini almıştık. Motorsiklet kullanırken motora bağladığı çantasını almak için saldıran gaspçılar Ayn’ı motordan düşürmüşler. Biraz yerde sürüklenmiş. Geldiğimizde görüyoruz ki sol tarafını pek kullanabilecek halde değil. Evini de bok götürüyor, temizlikçi kız da gelmemiş bikaç gündür. Şaka falan derken birden kendimizi evde temizlik yaparken bulduk. İlerleyen günlerde de bir süre onun yanında kalıp, ona günlük hayatında yardımcı olmaya çalıştık. “Yeni gezgin kölelerim” ismiyle anılır olduk bu birkaç gün 🙂

işçi

İyileştikten sonra bir hostel bulup geçelim dedik. Gece hostele giriş yapacağımız akşam Gökhan bilgisayarının ve pasaportunun yani hayati organların içinde bulunduğu çantasını tuktukta unuttu. 2 dk içerisinde farkettik bu durumu ama tuktukçu bizden önce farkedip gazlamıştı çoktan. Hosteldeki çocuğun yardımı ,Gökhan ile ikisinin hafiyelik çalışmaları sayesinde beni çok şaşırtarak 2 saat sonra  çantayla geri döndüler. Eğer çantayı ararken Gökhan’ın yanında Kamboçyalı eleman olmasaydı çantayı bulmak , tuktuk şoförüne ulaşmak zor olacaktı.

Kaldığımız hostel Phnom Penh’in keyifli bir bölgesinde. Duvarlar rengarenk, sokaklar neşeli…

IMG_3424

IMG_3394

IMG_3432

IMG_3393

Yaşam Tarlalarında İngilizce Dersleri

Sonunda derslere başladık okulda. Egemen ( gezgin fil) bu konuda bizden daha tecrübeli. Sınıf hakimiyetini kurma konusunda bizden çok daha deneyimli. Ortak bir dil konuşamazken farklı yaş aralığındaki onlarca çocuğa dil öğretmeye çalışmanın ne kadar zor olduğunu gördük. Sonra bir karar alıp sınıfları bölelim dedik, 3 yaş ile 16 yaş aynı sınıfta olmuyordu. Tam artık işleri yoluna koyacağız, çocukların gelecekleri saatleri ayarladık, her birine birer kart hazırladık derken köyün muhtarı durdurma kararı aldı. Önce yasal işlemlerin bitmesi gerekirmiş, ondan sonra derslere başlayabilirmiş. Hayallerimiz biraz suya düştü, Kamboçya seyahatimiz istediğimiz verimlilikte geçmedi hal böyle olunca. Ama bizden sonra da olsa bu çocukların mutlu ve verimli birer birey olabilmesi için kurulmaya çalışılan bu düzenin devam edeceğini bildiğimiz için mutluyduk, en azından işin başında bizim de elimiz değdi bu güzel projeye diyerek avutabilirdik kendimizi.

Sınıfı düzenlemek günler aldı, ama güzel oldu sonunda…

sınıf

İlk dersimiz alfabe ve rakamlar.

sınıf 2

Bu sümüklü de gelmiş meraktan, daha çizgi çizemiyor 🙂

sınıf 3

Dersler yapılamayınca karşı duvara oturup şarkı söylemeye başladılar 🙂

çocuklar 2

Kamboçya’da uzun süredir bir arada görmediğimiz kadar çok sayıda Türkle biraraya geldik. Kahvaltılar, akşam yemekleri, Türkçe sohbetler… falan bayağı ülke özlemi giderdik. Türkiye’yi saymazsak kendimi en güvensiz hissettiğim ülke Kamboçya’ydı diyebilirim. Ölmeden, sakatlanmadan, gaspa maruz kalmadan şu ülkeden çıkalım da başka birşey istemiyorum duaları ede ede geçti oradaki vaktimiz. Maddi olarak pek uygun bir zamanda olmadığımız için adalara, Kampot’a falan gidemedik, 1 ayımız neredeyse tamamen Phnom Penh’te geçti. Sanırım bu yüzden, Kamboçya’nın doğal güzelliklerine yönelik ikinci bir gezi yapana dek benim gözümde güvenliksiz, sevimsiz bir ülke olarak kalacak Kamboçya. Ama sırf çocukları için bile gidilir, görülür.

 

 

(Kamboçya burada bitmedi, Aynebilim aşevi hakkında yazacağım ikinci yazıyı bekleyin;) )

1 YORUM

  1. Bu yazida adi gecen herkese selam ediyorum.insanlik adina akilalmaz zahmetlere katlanip sunduklari onurlu gayretleri gonulden tebrik ve taktir ediyorum.Kurduklari gonul kopruleri onlarin en buyuk motivasyonu ve mukafati oluyor.Hayati bu kadar anlamli yasamak anlatilmaz iste.Ancak yasanir.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here