Hayatınızı Değiştirmek Elinizde!

1

“Hayatınızı değiştirmek elinizde”

Bugünlerde çok revaçta bir söylem. Her şeyi değiştirebileceğimize inanmak istiyoruz.

Geçenlerde kabullenmek ile ilgili bir paylaşımımın altına yazılan yorumlardan bir kaçı dikkatimi çekti. Kimi her şeyi değiştirebileceğimize inanıyor, kimisi ise ihtiyacımınız olan şeyin umut olduğuna inanıyor. Ben ise neden “gerçek”ten bu kadar kaçtığımıza şaşırıyorum.

İnsanoğlu birçok şeyi değiştirme gücüne sahip, düşünerek, çözüm bularak, uygulamaya koyarak bir çok engeli ortadan kaldırabiliriz. Ama her şeyi değil, her zaman değil.

Şimdilerde çok satan bir meta. Diyorlar ki her şeyi değiştirmek elinizde; pozitif düşünürek, dua ederek, çeşitli özel teknikler kullarak hayatınızı değiştirebileceğinize dair bir çok akım, metot oluşturuldu. Kimisi ışık varlıklarla, meleklerle iletişim kuruyor, kimisi evrenin isteklerimizi nasıl yerine getireceğine dair yöntemleri açıklıyor, kimisi beynin farklı dalga boyutlarına geçiş yaptığını iddia ederek hayatını değiştirme gücüne eriştiğini söylüyor, kimisi bazı özel sözcükleri belirli sayıda söylediğinde dileklerinin gerçek olacağına inanmayı tercih ediyor, kimisi belirli özel günlerde belirli özel duaları ederek isteklerine erişebileceğine inanıyor… İnsanlık mucizeleri seviyor ve kendisinin de her istediğini yerine getirebilecek güçte bir varlık olduğuna inanmayı gönülden istiyor.

İnsanoğlu istekleri yerine gelirse mutlu olacağına inanıyor. Hakikati olduğu haliyle kabul etmek korkutucu geldiği için “umut” ediyor. İstediği gibi bir dünyayı umut ediyor. Hayatını istediği gibi değiştirmeyi umut ediyor. İsteklerimiz doğrultusunda bir değişime inanıyoruz ama isteklerimizin zıddı değişimlere ise direniyoruz. “Değişim” deyince çoğunluk daha güzel bir hayat hayal ediyoruz; daha zengin, daha başarılı, daha aşk dolu, daha sağlıklı. Sağlıklı bir hayatımız varken birden karşımıza hiç beklenmedik bir hastalık çıktığında “neden ben” diye isyan ediyoruz,  sevdiğimiz kişi bizi terk etmek istediğinde bu değişime karşı çıkıyoruz, kabullenemiyoruz onsuz yeni hayatı. Terfi alıp bir üst mevkiye atanmayı zevkle kabul ediyoruz da işimizden atılmayı kabul edemiyoruz.

“Değişim” bizim isteMEdiğimiz yönde olduğunda hayata isyan ediyoruz. Oysa biz istesek de istemesek de hayat olması gerektiği gibi ilerlemiyor mu?

Birçok şeyi değiştirebiliriz belki ama maddenin özü neyse odur. Atalarımızdan aldığımız genler, büyütülme şeklimiz, yetiştiğimiz kültür, çocukluğundan beri süregelen beslenme şeklimiz, karşımıza çıkan insanlar, yaşadığımız deneyimler… bizi biz yapan o kadar çok etmen var ki.

Bazen yaşadığımız hayata mahkum oluruz. Bazen de öyle bir şey olur ki, belki hayatımıza biri girer, belki hayatımızdan biri çıkar, belki büyük bir travma yaşarız, belki yola çıkarız, belki her şeyimizi kaybederiz, belki işimiz beklemediğimiz şekilde yükselir… Bir şey olur. Ve hayatımız değişir, biz değişiriz, değişime mecbur kalırız. Değişim olması gerektiği anda gelir bizi bulur, bizi mecbur bırakır zaten.

Bir çoğumuzun muhtemelen bir yerlerde rastladığı bir söz var vardır: “Tanrım bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirebilmek için cesaret, değiştiremeyeceklerimi kabullenmek için dinginlik ve bu ikisi arasındaki farkı ayırt edebilecek bilgeliği ver.” Bilgelik hakikat ile gelir. Hakikati kabul edersek, hakikati yaşarsak kendimizin gerçekten kim olduğunu anlayabiliriz. İnsan önce kendi gerçeğini sevmeli, kendi gerçeğini olduğu haliyle, hatalarıyla, çirkinlikleriyle, eksiklikleriyle kabul etmeli.

Kendi hakikatini kabul eden insan hayatı huzur içinde yaşayabilir ve değiştirilebilecek şeyler için cesareti, değiştirilemeyecek şeyler için de dinginliği içinde bulabilir.

Daha iyi bir hayatı, daha iyi bir ülkeyi, daha iyi bir sevgiliyi, daha iyi bir anneyi, babayı, çocuğu umut etmektense, bir gün düzeleceğini yani aslında bir gün bizim istediğimiz şekilde olacağını umut etmektense bizi çevreleyen her şeyi ve kendimizi de olduğu haliyle, gerçek haliyle görmeyi denemeli önce diye düşünüyorum ben. Gerçekliği saf haliyle görmeyi başarırsak değiştirilebilecek olanın ne olduğu da kendiliğinden belirecektir zaten.

Beyin çok karışık bir organ, üzerine binlerce, on binlerce, yüz binlerce tez yazılır. Beynimizin nasıl çalıştığını anladığımızda belki onu dönüştürmeyi de başarabiliriz. Masallar güzeldir, ben de çok severim ama “pozitif düşün” masalını anlatıp durarak değil beynin gerçekte nasıl çalıştığını anlayabilirsek ve bu gerçekliği kabul edersek hayatımızı dönüştürmeyi başarabiliriz.

Ya da bir mucize bekleriz. Kim bilir belki bir gün bir travmacık gelir hayatımıza da bizi değiştirir.

 

 

1 YORUM

  1. Merhaba Burcu Tunca.Öncelikle Blog sayfanın keşfiyle başlayan çok güzel bir sanal yolculuk yaşadığımı belirtmek isterim. Okuduğum birçok gezgin bloğuna istinaden içinde kendimi bulduğum bir çok samimi ve şeffaf anlatım tarzından dolayı seni ayrıca tebrik etmek isterim.Bende hayallerinin peşinden koşmaktan hiç usanmayanlardanım. Özellikle hayallerimin başında, uzakdiyarlarda bedenen ve ruhen var olmak ve deneyimlerimi uzakdiyarlardan paylaşmak geliyor. Tabi birde adından da anlaşılacağı gibi (dreampeoples) ile adlandırdığım sayfalarım ve web sitesi çalışmalarım devam ediyor. Örneğin uzakdoğuda uygun bir alanda <arazi kiralayıp Art club tesisi kurma hayalim var 🙂 Ve gezgin Blog sahiplerini bu clubta her yıl biraraya getirip özel bir buluşma partisi düzenlemek gibi hayalim var mesela,ve daha nice hayaller. Aslında demem oki, sizin gibi öğretilerle dolu tecrübeli ve bilge insanlarla bi arada çok güzel paylaşımların temelleri atılabilir birlikte . Tüm çalışmalarım tamamlandıktan sonra umarım yine internet üzreinden amacımı ve sesimi duyurabilmek için şansım olur. Neyse şimdilik bu kadar. Sevgiyle ve sağlıkla kalın.
    Not.// İletişin bölümünden gönderemedim.. bu yazımı. yönetici ile başka bir yoldan iletişim kurun dedi 🙂

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here