Chiang Mai’de geçen bir haftamızın ardından hiç istemeye istemeye ayrılıyoruz bu güzel şehirden. Tayland vizesi ni uzatma yolları arıyoruz. Chiang Mai’den Bangkok’a geçtik trenle.
Siyam Kedileriyle Tanışma
Gökhan’ın bir arkadaşının yanında kalacağız birkaç gün. Gökhan’ın yazılarını takip edenler geçen seneki Bangkok ziyaretinde baktığı 6 siyam-1 tekir kediden haberdardır. Heh işte o evdeyiz yine. Ben de tanışmak istedim bu 7 belalı çete üyesiyle. Bir önceki sene Gökhan’ın uyurken kafasına işeyen delikanlı hangisi bir göreyim dedim, ama bu hala bir sır olarak saklanıyor aralarında, suçluyu hala ele veren yok 🙂
JP adıyla anılıyor ev sahibimiz. Uzun süredir Asya’da yaşayan bir Fransız. Kapının önünde beslenen bir tekir daha eklenmiş bu sene eve. Koca yürekli adam derler ya işte onlardan biri olsa gerek JP, küçücük evine 7 belalıyı sığdırmış. Hepsinin karakterini anlatıyor bize üşenmeden, kim kime aşık, kime kime kızgın, kim kimden nefret ediyor, kim utangaç, kim otoriter, kim sinirli… Öyle çok seviyor ki bu canları evladı olsa bu kadar olur heralde diyorum.
Ama arkadaşların bana pis pis baktığını saklayacak değilim. Dile gelseler evden kovalacaklar söve söve 🙂
Tekir olanı daha bir sevdim, pek güzel ve oyuncu ve de pis pis bakmıyor 🙂
Ama asıl favorim bu şapşik şehla arkadaş 🙂 Pek sevilmiyor diğerleri arasında. JP’nin dediğine göre down sendromu. Tabi hemen dışlanıyor diğer “normal”ler tarafından.
Bangkok Sokakları
Bangkok’a bu gelişimizde yine Uzaktaki Dünya Mehmet abimizle buluşuyoruz tabi ki. Bize yine üşenmeden anlatıyor Tayland hakkında bildiklerini, gezdiyor, içiriyor bizi.
Mehmet abiyi biraz beklettik buluşmaya giderken, sorun değil ben de arkadaşlarınızla sohbet ettim biraz dedi. Hangi arkadaşlarımız diye şaşkınlıkla sordum tabi. Chiang Mai’de tanıştığınız arkadaşlar, yemekten sonra gideriz yanlarına deyince heyecanlandım, meraklandım. İşte Mehmet abinin bahsettiği arkadaşlar:
Mehmet abinin bize anlattığı bir değişik şey daha bu tapınaktaki dans gösterisi. İnsanlar belli bir miktar para vererek kaç kızın dans etmesini istediklerini belirliyorlar , sonra sahnenin önüne oturuyorlar. Arkada onlar için dinsel dans yapılırken onlar da önde dualar ediyorlar.
Bangkok sokaklarında dolanıyoruz ertesi gün. Aralık ayının 5’i kralın doğumgünü, sokaklar hep doğumgünü için hazırlanmış süslerle dolu. Her taraf çiçekler ve çiçeklerle hazırlanan süsler.
Işıklarla yapılan süsleri görünce dayanamayıp kendimi üzerlerine attım. En sonunda aydınlanmayı başardım, bu kadar kolaymış meğer 🙂
Kralın doğumgününü kutlamak için bisiklet maratonu organize edilmiş, “Bike for dad” adı verilmiş.”Baba için bisiklet sür” şeklinde kulağa saçma sapan gelen şekilde çevirebilirim 🙂 Burada krala baba diyorlar. Tayland’ta neredeyse herkesin üzerinde bu Bike for Dad Tshirtlerinden görebilirsiniz.
Bu seferki gelişimde Wat Pho’yu ziyaret etmeden gitmek istemedim. Wat Pho’ya giderken vapurla geçmeyi tercih ettik, gerçekten keyifli bir yolculuk…
WAT PHO
Wat Pho Tayland’ın en ünlü Budist tapınaklarından biri. İçeride kocaman bir Buddha heykeli bulunuyor. Bu tapınak Thai masajının çıktığı yer olarak biliniyor, ünü aslında buradan geliyor. Burada Thai masajı kursuna katılmak isteklerimizinve planlarımızın arasındaydı ama paraları bitirence bu plan birgün gerçekleştirilmesi dilenen bir hayal olarak kaldı.
Tayland Vizesi Uzatma Denemelerimiz
Tayland’a karadan girdiğimiz için 2 hafta vize alabildiğimizi yazmıştım daha önce. Planımız 2 hafta sonra Kamboçya’ya geçmek, orada birkaç hafta kaldıktan sonra tekrar Tayland’a dönüp bu sefer 1 ay kalmak ve Tayland’tan da Hindistan’a geçmekti. Ama Asya’da plan olmaz 🙂 İşin aslı zaten planlar bozulmak için yapılmaz mı ? 🙂 Öğrendik ki Tayland’tan Hindistan vizesine başvuramıyormuşuz. E hal böyle olunca Kamboçya’dan vizeye başvurma planını yapmak zorunda oluyoruz. Ama Hindistan vizesi ülkeye girdiğin andan itibaren değil vizeyi aldığın andan itibaren başlıyor. Yani biz şimdi Kamboçya’ya gidip vizeyi alırsak aradaki 1 ayımız yanmış olacak. O zaman Tayland vizesi ni 1 ay uzatalım sonra Kamboçya yapar oradan Hindistan’a gideriz diyoruz. Ama sonra öğreniyoruz ki karadan girdiğimiz için en fazla 8 gün uzatabiliyormuşuz.
En sonunda bulabildiğimiz en ucuz uçak biletiyle Kuala Lumpur’a gidip oradan tekrar Tayland’a gireriz diyoruz. Aynı gün içerisine gidiş-dönüş biletlerimizi alıyoruz. Sonra diyorlar ki aynı gün içerisinde Tayland’a çıkış-giriş yaparak vize almanız sıkıntı . E biz bileti çoktan almışız, bir kurt düşüyor içimize. JP sıkıntı olmayacağını söylüyor, sadece Tayland’a devamlı giriş çıkış yapan yani vize uzatıp uzatıp aslında Tayland’ta yaşayanlar için böyle bir sıkıntı çıkardıklarını söylüyor. Yani kendisi gibi olanlar için.
Benim pek içim rahat etmiyor, biri öyle biri böyle diyor. Dedim bu olayın aslını öğrenmeden benim gözümü uyku tutmaz . Gökhan bu konularda daha rahat, daha olduğu gibi bırakalım insanı ama ben belirsizlik olduğunda rahat uyuyamayan insanlardanım. Neyse sonunda havaalanına gidip bu biletlerle içeri girip giremeyeceğimizi sormaya karar veriyoruz JP’nin önerisiyle. Taksi şoförüne onca para verip havaalanına gidiyoruz ama ne yazık ki sınırları aşıp da göçmenlik ofisiyle görüşme şansımız olmuyor. E sonunda ben de “ne olursa olacak, yemişim zartı zurtu” diyorum ama olayların akışına kendimi bırakmaya zorunlu oluyorum.
Araya ufak bir öneri sıkıştırmak istiyorum ; Bangkok’ta taksi fiyatları taksimetreyi açtığınız sürece gerçekten ucuz. Uzak mesafeleri pek almak istemiyorlar ama biraz uğraşınca kabul eden birileri çıkıyor. Baştan size 400 baht dedikleri yer taksimetre sonucunda 150 baht çıkıyor. Her zaman ısrarla taksimetreyi açmaya diretin. Pazarlıkla size önerdikleri fiyat gerçekte olanın 2-3 katı.
Konumuza dönersek; son gün gelip çatıyor, JP’ye elveda deyip yola çıkıyoruz. Uçaklarımızdan ilki 3’te KL’de olacak ve diğeri 5’te KL’den Krabi’ye kalkacak. Yani arada 2 saatimiz var. Neye güvenip 2 saat arayla uçak bileti aldınız diyorsanız bilmiyorum gerçekten 🙂 İlk uçağımız 1 saat rötarla kalkıyor. Uçakta Gökhan’la yetişip yetişemeyeceğimize dair iddialara giriyoruz. 3’te orada olacağımıza 3.40’ta orada oluyoruz. Malezya’ya giriş sırasında sıkıntı yaşıyouz, sistemlerini yenilemişler ve yeni sistemi bilmeyen çömez memur bana denk geliyor tabi ki. Saate bakıyorum 4’ü geçiyor. Ben gerilmeyeyim de kim gerilsin? 4.15’te check in kapanıyor, 15 dk içerisinde yetişme şansımız var mı sizce?
Sonunda iş halloluyor ve koşa koşa bagajlarımızı almaya gidiyoruz ve ekranda bagajları almak için henüz 10 dk daha olduğu yazıyor. Orada yıkılıyorum işte. İmkansız yetişmemiz. Kontuarlara vardığımızda check in saati çoktan kapanmış oluyor tabi ki. İçimden koşa koşa gitmek geliyor uçağa: “ağabey biz düşük bütçeli gezginleyiz, al bizi uçağa, nooluy, yok başka payamız” diyelim. Onlar da “bi daha görmeyeyim böyle yaramazlık yaptığınızı” deyip kulaklarımızdan çekip alsınlar bizi içeri. Sonra içimdeki masum çocuk gidiyor, çingene kız geliyor geri: “ilk uçağın firmasına şikayette bulunalım, ağızlarına sıçalım süründürelim onları.”diyorum. Sonra başka bir Burcu çıkıyor içimden “a benim gerizekalı kızım, 2 saat arayla uçak al kim dedi sana, şimdi hiç sesini çıkarmadan en yakın ne zamansa o zamana tekrar bilet alacaksın tıpış tıpış.”diyorum. Son karar olarak ( başka seçeneğimiz olmadığından verilen karar ) tam da dediğim gibi tıpış tıpış; sabah 7’ye alıyoruz biletlerimizi.
Havaalanında güzel bir köşe buluyoruz kendimize, elektrik prizinin yanında, çok soğuk olmayan. Açıyoruz bilgisayarı önümüze, başlıyoruz “Oz” izlemeye. Sabaha kadar havaalanında zaman başka türlü geçer mi?
Sabah 5’te check in yapıp 7’de uçağa biniyor ve hiç bir sıkıntı olmadan tekrar Tayland’a giriyoruz sonunda. Türk’lere vize verirlen sıkıntı çıkarıyorlarmış söylentilerini tekrar yalanlıyoruz ve hiç bir sıkıntısız giriyoruz ülkeye. 1 aylık vizemiz var artık ve Krabi’deyiz. O zaman tatil, deniz, kum, güneş … başlasın 🙂
Tayland ile ilgili diğer yazılar için buraya bakabilirsiniz: Tayland
Kısaca diyorum ki; özeniyorum sana… 2000’li yıllarda 20 ya da 30’larımın ilk yıllarını yaşamalıydım. Doya doya gez, sıkıntılar bile sonra güzel birer anıya dönüşüyor.
pismanlik fayda etmez
keşke senin kadar gezebilsem yahu 🙂 asıl ben sana özeniyorum tütücüm 🙂
Yola ciktinmi meacoraya acik olacaksin 😀
Burcu merhaba, yazı da fotoğraflar da çok keyifli.Thailand’ı özledim yahu…yakınım ama yeni yerleri keşfetmekten de alamıyorum kendimi:) Keyifle takip ediyorum:) whiletravelling.com’dan selamlar
merhaba evrim, Thailand özlenmez mi hiç, ben daha şimdiden özledim 🙂 umarım yollarda karşılaşırız seninle, iyi seyahatler sana da…