Pastoral Vadi ‘de Yaşam

8

Havaların düzelmesiyle birlikte kendimi yollara atmaya başladım. Fethiye’den bir davet almıştım aylar öncesinden, zamanımı ve biletimi ayarlamıştım bu davete göre. Ama şartlar farklı gelişip, davette bize söylenenler ile gerçekte var olanlar eşleşmeyince, vazgeçmek ve farklı bir rota aramak zorunda kaldım. Yıllardır aklımda olan bir yer vardı; Pastoral Vadi. Dedim ki madem Fethiye’ye gitmeye niyetlendim, niyetimi bozmadan ufak değişiklikler yapabilirim ve yıllardan beri görmek isteyip de bir türlü göremediğim yeri, Pastoral Vadi’yi görebilirim.

Pastoral Vadi’nin kurucusu Ahmet abiyle yaptğımız bir telefon görüşmesinin ardından çantamı hazırladım ve yola koyuldum. Ve farkettim ki uzun süredir tek başıma yola çıkmıyormuşum ben meğer, sevincin verdiği tatlı heyecan ile bindim otobüse.

Fethiye otogara ulaştım ve oradan Yanıklar dolmuşuna bindim, meğer zaten İzmir istikametinden gelirken Yanıklar köyünün önünden geçmişiz, orada inebilirmişim. Neyse çok da sıkıntı değildi. Yani Pastoral Vadi’ye gitmek için otogar civarından Yanıklar köyüne giden dolmuşa biniyor ya da İzmir istikametinden geliyorsanız Yanıklar köyünde iniyorsunuz. Alperen market’in önünde indikten sonra dilerseniz  yolun karşısına geçip 30 dakikalık bir yol yürüyerek Pastoral Vadi’ye ulaşabilirsiniz. Ya da Alperen Market’ten size bir taksi ayarlamasını isteyebilirsiniz. Otogar dolmuşları da anlaşacağınız bir ek ücret karşılığında eğer başka bir işi yoksa sizi bırakabilirler. Taksi 20 TL civarı tutuyormuş. Ben güzel güzel yürümeyi tercih ettim, yol boyunca birkaç köpeğin pek de neşeli olmayan havlamalarına maruz kalsanız da her köpek kendi evinde bağlı olduğu için saldırma şansları yok, korkmaya gerek yok yani.

Pastoral Vadi tabelasını görüp içeri girdiğim anda “Ya burası dünyadaki cennet olabilir mi acaba?” düşünceleri geçiyordu aklımdan. Karşıma ilk çıkan kişi gönüllü Sibel’di. Ahmet abinin nerede olduğunu sordum, ilerideki taş evleri gösterdi. Orada başka bir gönüllü Berna ile tanıştım sonra Pastoral’in müdürü (kendisi her ne kadar bu tabiri sevmese de:) ) Nihat ile tanıştım. Nihat bana etrafı gezdirmeye başladı, Ahmet Abi’yle tanıştırdı, sorduğum onlarca soruya sabırla cevap verdi.

Ahmet abi Pastoral’in kurucusu; eşi Yeşim abla ve güzel kızları Su ile beraber yaz kış Pastoral’de yaşıyorlar. Su’ya sorduğunuzda adını Sumi olarak söylediği için öyle seslenmekte fayda var tabi, sonuçta kızın adını kendisinden daha iyi bilecek değiliz. 🙂

Ahmet Abi 12 yıl önce kadar Pastoral Vadi’yi kurmaya karar vermiş ve kolları sıvamış. Önceleri köylüler Ahmet abiye güldüklerini itiraf ediyorlar, “kim gelir bu dağın başına” diye dalga geçiyorlarmış kendi aralarında. Ahmet abinin mimar olması ve Pastoral Vadi’yi özenle ve sevgiyle kendi elleriyle canlandırması burayı bir cennet haline getirmiş. Ahmet abi köylünün de çok sevdiği , birlikte çalıştıkları biri olmuş zamanla.

Vadinin toprağı gerçekten çok verimli; bir çok meyve ve sebze emekle yetiştiriliyor. Limon, portakal, kayısı, erik, dut, muşmula, yenidünya ağaçları ile çevrili. Meyve yemelere doyamadım ben; dalından, taze taze. Oy ağzım sulandı bile hatırlayınca:)

Bunların yanında fasulye, bakla, patlıcan, kabak, karpuz, domates, salatalık, roka, dereotu, nane, maydanoz , marul, fesleğen… de taze taze yiyebilecekleriniz arasında.

Pastoral vadi, 42 dönüm üzerine kurulmuş büyük bir yerleşke. 9 ağaç ev, 4 taş ev, 2 kerpiç ev var misafirlerin kalabilmesi için, ayrıca çadır alanı da mevcut tabi. Şehir hayatından yoruldum, azıcık mola arıyorum diyenler için bulunmaz bir fırsat burası gerçekten. Yoğun iş hayatında çalışan biri olsam kısa tatilimde kalabalık deniz kenarı yerler yerine doğanın içinde, derenin kenarında, sessiz, kafa dinlemelik bu mekanı tercih ederdim. Fiyatları , detayları falan merak ederseniz internet sitesi: http://pastoralvadi.com/

Dere kenarlarında bulduğum huzuru başka yerde bulamam ben…
Taş evler
Kerpiç evler
Ağaç evler

Pastoral vadide  bir kapalı ,bir yarı açık olarak iki kocaman yoga stüdyosu da var. Yoga grupları için harika bir mekan, burada güzel bir kamp organizasyonu yapmak isterim ben de zamanlarımız uyuşursa.

Kaldığım süre içerisinde anneannemin köyüne ziyaret ettiğim zamanlardan özlemle hatırladığım odun ateşinde ekmek kızartmanın bol bol tadını çıkarttım. Odun ateşinde pişen çayın, yemeğin tadı da ayrı bir güzel oluyor, köyde yaşamış olanlar ya da ninesi-dedesi köyde olup arada bir köy ziyareti yapanlar  ne demek istediğimi çok iyi bilir.

Pastoral vadide  tanıdığım gönüllü, çalışan, yaşayan her birey samimi, güler yüzlü, tatlı mı tatlı insanlar. Çabuk alıştım mekana, sanki uzun süredir burada kalıyormuş gibi hissetmem birkaç saatimi aldı sadece 🙂  Pastoral’de mutfak işleri Hatice ve Nurgül abladan soruluyor, yemeklerin neden bu kadar lezzetli olduğunu onlara soracaksınız, formülleri ne bilemiyorum 🙂 Ayrıca Şener ve Serkan da mutfakta pek hamaratlar, Şener ayrıca buranın bahçıvanı, Serkan da boya, badana işlerinden sorumlu. Tuğba ve Emine de ortalığı toparlama, temizlik gibi işlerden sorumlu. Tabi herkes herkese yardım ediyor bir çok konuda. Nihat da Pastoral’in yöneticisi, benim bitmez tükenmez sorularım ile odun ateşinde pişen çay ve çekirdek çıtlayarak yaptığımız sohbetlerde muhatap olan kişi. Ve benim orada olduğum döneme denk gelen gönüllüler Sibel ve Berna arkadaşlarım arasına giren güzel insanlardan oldu.

Akşamları yemek sonrası çay eşliğinde güzel bir sohbet ortamı oluşuyor. Ahmet abi sohbetin olmazsa olmazlarından, dinlemesi de pek keyifli kendisini. Akşam bu güzel sohbetin yanında bir de çilek reçeli yapımı vardı, ellerimizle temizlediğimiz çileklerin odun ateşinin üzerinde pişerken yaydığı koku, ertesi sabahki kahvaltıyı dört gözle beklememize neden oldu.

Pastoral’de kaldığım süre boyunca ben de elimden geldiğince yardımcı olmaya çalıştım, yeri geldi elime süpürgeyi aldım temizliğe katıldım, yeri geldi akşam yemeği için baklaları ayıklamaya yardım ettim, yeri geldi tarlada biber ekimine katıldım. Hem ben öğrendim, hem de paylaşmanın, birlikte bir şeyler yapmanın mutluluğunu yaşadım.

Burada misafir olarak kalmanın yanında bir de gönüllü seçenekleri de var. Daha önce bir yazımda gönüllü çalışma programlarını yazmıştım, orada Buğday Derneği tarafından yürütülen TATUTA (Ekolojik Çiftliklerde Tarım Turizmi ve Gönüllü Bilgi, Tecrübe Takası ) projesinden bahsetmiştim. Tatuta projesine dahil olan yerlerden biri Pastoral, hatta bu projeye dahil olan ilk yerlerden biri. Tatuta üzerinden Türkiye’den , WOOFING üzerinden yurtdışından gönüllüler geliyor çiftliğe çalışmak için. ( Konu hakkında hiç bir bilginiz yoksa şu yazıda detaylı anlatmıştım, göz atabilirsiniz: Gönüllü Çalışma Programları  ). Gönüllüler için çiftlikte kalma ve çalışma şartı en az 2 hafta. Gönüllüler o dönem çiftlikte neye ihtiyaç varsa ona yardım ediyorlar. Ekim,dikim,tarla işleri, temizlik, düzenleme, mutfak işleri, hayvanlara bakım… gibi bir çok işte çalışıyorlar. Günde 6 saat, haftada 6 gün çalışma şartı var.

Gönüllüler gönüllü odasında ya da kerpiç evlerde kalıyor. Benim orada tanıştığım gönüllü arkadaş İstanbul’da yaşayan bir ofis çalışanı, 2 haftalık iznini burada gönüllü çalışarak değerlendiriyor. Hem doğanın içerisinde dinleniyor, zihni sakinliyor, hem toprağı ekmeyi, biçmeyi öğreniyor, hem güzel arkadaşlar ediniyor, hem de para harcamadan dinlendirici bir tatil yaşamış oluyor.

Çiftlikte 3 koyun, 1 at, Şanslı ve Beyaz ( lakabı Dede ) adlarında 2 köpek; Limon, Üzüm, Azmi, Yancı adlarında 4 kedi, onlarca tavuk ve horoz , 3 ördek arkadaş da var, gönüllü olunca bu arkadaşlarla da pek haşır neşir oluyorsunuz.

Dede
Şanslı
limon
Bu da beni dut yerken kovalayıp dutlara kendi dalan arkadaş 🙂

Pastoral’de geçirdiğim dönem aslında çok yoğun olduğum bir dönemdi, yapılacak işler art arda sıralanıyordu kafamda. Ama yine de kendime ufak bir ara vermem gerektiğini hissettim. Çok yakın bir tarihte olan yoga kampımın programını hazırlıyor ve program içeriğinde olan “mitolojide kadın” üzerine araştırmalar yapıyordum. Ve sabahları derenin kenarında meditasyon yaparken, ayaklarım toprağa basa basa yürürken, ağaçlarla konuşurken, ellerimle toprağı ekerken, sularken, can verirken içimdeki Tanrıça Gaia’nın sesiyle özdeşleşiyordum. İçimdeki Tanrıça’nın susturduğum sesine izin verdiğim zamanlardı, doğanın içindeki beni hissettiğim, “birlik”in farkına vardığım zamanlardı. Şehrin karmaşasına tekrar girmeden önce kendimi yeniden doğurduğum, canlandırdığım zamanlardı.

Misafirperverlikleri için, güleryüzleri için, hoş sohbetleri için, lezzetli yemekleri için, evrene verdikleri tüm güzellikler için tüm Pastoral ailesine ve Ahmet abiye çok ama çok teşekkürler… İyi ki varsınız…

 

 

 

8 YORUMLAR

  1. gökhan ve senin yeni bir yazınızı görünce bildiğin şu ofis duvarları yerini yeşile bırakıyor.huzur veriyosunuz be!seviyorum çok ikinizide!sevgiler

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here