Maraş’ın güzel insanları ve Tarihi Mekanları

3

Türkiye’ye döneli 1,5 ay olmuştu ( bu yazıyı yazana kadar o oldu 2 ay ) ; aile , arkadaş ziyaretleri, hastane koşturmaları, İzmir’e yerleşme çalışmaları derken bir türlü dinlenmeye fırsat bulamadık. Tam oh be yerleştik, biraz kafa dinleme zamanı diyecekken Gezginin Ayak İzleri blogunun yazarı Cüneyt arkadaşımızın organize ettiği Maraş gezisi organizasyonuna davet edildik.

Doğu Akdeniz Kalkınma Ajansı’nın (DOĞAKA) sponsorluğunda Maraş’ı gezmeye hazır 12 gezgin toplandık: Bilinmeyen Rota, Çelebi Alper, Gezmenin Sonu Yok, Kendin Gez, Lizard On The Road, Plansız Gezgin, Sırtçantalılar, Tatlı Gezgin, Yolculuk Notları, organizasyonun sahibi Gezginin Ayak İzleri ve tabi ki Yoldaki.

Burada geçirdiğimiz 4 gün boyunca bize mükemmel bir rehberlik yapan arkadaşımız Yusuf’a da bu yazıyla bir teşekkür etmek istiyorum. Yusuf’un Maraş’ı anlatan çok da güzel bir blogu var; takip edilesi: Maraş Avucumda.

İlk sponsorlu seyahatim; 2,5 senedir yurt dışında olduğum için yüzyüze görüşemediğim ama hayatlarını ve deneyimlerini sosyal medya sayesine pek yakından takip ettiğim birçok gezginle ilk tanışma fırsatım, ayrıca Maraş’ı ilk kez görme şansım. E biraz heyecanlıyım haliyle.

Biletler alınırken biz bu kadar çabuk İzmir’e yerleşeceğimizi düşünemediğimiz için biletlerimizin İstanbul’dan alınmasını istemiştik. İstanbul Sabiha Gökçen’de diğer gezginlerle buluştuk, tanıştık, kaynaştık. Antep havaalanına varmamız gece yarısını geçti, oradan Maraş’a ve otele geçişimiz sabaha karşı oldu neredeyse. Saffron Hotel çalışanları zaten bizi bekliyorlardı, hemen odalarımıza yerleştik.

Ertesi gün tarhana serimine yetişebilmek için erkenden yola çıktık. Nisan-mayısta ne tarhanasıymış bu diyeceksiniz; firik deniyormuş bu dönemde olan tarhanaya, hafif nemli. Tabi bundan önce Maraş Tarhanası’nın nasıl birşey olduğundan da bahsetmem gerekiyor ki doğru anlatabileyim demek istediklerimi.

Maraş’ta tarhana, çorba yapımından çok çerez olarak tüketilen bir ürün. Hamuru kekik, yoğurt ve döğme buğdaydan yapılır, ince bir tabaka halinde serilip kurutulur. Daha sonra da cips gibi kıtır kıtır kuruyemişle birlikte tüketilir. Nisan, mayıs aylarında yapılan yarı kurutulmuş haline firik denilir. Maraş’ta teknolojinin gelişmesiyle uzun zaman alan tarhana yapım işleminin süresi kısaltılmış ve şehrin birçok yerine üretim tesisleri açılmış. Sokakta tarhana satan seyyar satıcıların da sayısı az değil tabi ki, ama üretim koşullarını bilemediğimiz için gönül rahatlığıyla sokaktan almak biraz zor olabilir, onun yerine markalaşmış firmalar tercih nedeni olabiliyor. Sarıgül Tarhana üretim tesisini ziyaretimizde hem yeni usul hem de eski usul serim ile ilgili bilgi sahibi olduk, ikramları sayesinde gözümüzü gönlümüzü doyurduk.

Yeni usul tarhana yapımında serim için makineler kullanılıyor.

IMG_3708

Eski usulde ise kadınlar tek tek elle serim yaparmış. Artık bu tarz tarhana yapan pek kalmadı diyorlar.

1

Bu da bizim için hazırlanan kuruyemişli ayranlı ikram sofrası…

IMG_3726

Bu ziyaretin ardından Germanicia Antik Kenti’ni görmek için koyulduk yola. Şuan ziyaretçi girişine kapalı olmasına rağmen Kültür Turizm Müdürlüğü’nün özel izniyle girip görme şansına sahip olduk. 2007 yılında kaçak bir kazının ihbarı ve yakalanması sonucu bir evin zemin döşemesinde MS 300-400 yıllarına ait mozaikler bulunmuş ve araştırmalar sonucunda günümüzde yerleşimin olduğu Namık Kemal, Şeyhadil, Dulkadiroğlu ve Bağlarbaşı Mahallelerini içine alan 146 hektarlık bölgede, 17 alanda daha mozaikler tespit edilmiştir. Bölge kamulaştırılmış ve kazı çalışmaları devam etmektedir. Bölgenin bir Açık Hava Müzesine dönüştürülmesi hedeflenmektedir.

IMG_3729

IMG_3737

IMG_3736

Hazır tarihin içerisine biraz girmişken Kahramanmaraş Müzesi’ni de görelim dedik. Müzenin girişini kocaman bir fil iskeleti karşıladı bizi. Anadolu topraklarında bir zamanlar fillerin yaşamış olduğunu şaşkınlıkla öğrenmiş oldum bu gezide; Maraş fili ya da Suriye fili olarak biliniyormuş. Kahramanmaraş’ın Türkoğlu ilçesindeki Gavur gölü bataklığının kurutulma çalışmaları sırasında bulunan kemikler bugün bu müzede sergilenmekte ve birçoğumuzu şaşkına uğratmakta.

IMG_3744

Tarihi bakımdan öneme sahip olan Maraş aslanı da 2013 yılından beri bu müzede sergilenmekte.

IMG_3745

Sabahtan beri ayakta olunca acıktık tabi ki biz de, öğle yemeği için Çamlıca Restaurant’ta durakladık. Kahramanmaraş’ın meşhur Ekşili Çorbası’nı tattık burada. Diğer gezgin arkadaşlar sofraya gelen tandırla karınlarını doyurdular, et yemediğim için bana özel ezme ve patlıcan dolmasından oluşan güzel bir tabak hazırlandı.

Menengiç kahvesini de ilk kez burada tatma şansımız oldu. Menengiç ya da çitlenmbik ağacının meyvelerinin kurutulup kavrulması ve Türk kahvesi gibi pişirilmesi ile elde ediliyor. Sade ya da sütlü içebilirsiniz. Nefes darlığına, ses tellerine, solunum yollarına, mide ağrılarına… iyi geldiği söyleniyor. Oralara gitmişken bu lezzeti tadın mutlaka derim ben.

menengiç kahvesi

Karınlarımız şiştikten sonra yine vurduk kendimizi yollara. Biraz esnaf ziyareti de yapalım diye düşünülmüş , çok da iyi edilmiş. Ünlü bir oyma ustası olan Halil Maraşlıoğlu’nu yerinde ziyarete gittik. Eserlerini gösterdi bize, anlattı , uyguladı, bizi hayran bıraktı. Sanırım beni en çok etkileyen eser tarzı “Künde kari” denilen hiç bir çivi kullanılmadan yapılanlar, ilginç ve güzel. Halil Usta’dan aldığımız bir güzel sandık hediyesi için de çok teşekkürler. Bir şifreli sandık da siz alıp açmayı deneyin derim.

IMG_3754

halil usta

Kahramanmaraş Kalesi’ne çıkıp Minyatür Kurtuluş Müzesi’ni görmeyi de unutmayın , giriş ücretsiz, onu da yeri gelmişken ekleyeyim. Maraş’ın Fransız işgali sırasındaki kurtuluş mücadelesi küçük minyatürlerle canlandırılmış, çok da başarılı olmuş.

IMG_3773

IMG_3769

Ardından çarıkçı Hüseyin ustanın dükkanına da uğradık. Kapalı çarşıdaki bakırcılar sokağında yer alan dükkanının adı Osmanlı çarıkları. Yüzüklerin efendisi, Harry Potter gibi Holywood filmelerine tarihi çarıklar üretiyor. Günlük hayat içerisinde giyilen ve kına gecelerinde kullanılan çarıkları da var.

IMG_3779

Maraş tarihi çarşısını da gezmeden, bakırcıları kalaycıları görmeden, hediyeliklere bakmadan olmaz tabi. Esnafların “hello, welcome” seslenmelerine “merhaba” diye karşılık vererek onları şaşırtıp güldürdük ama sanırım yine de Türkçe merhaba demeyi öğrenmiş turist zannedilmekten fazlası olamadık 🙂 Güleryüzlü ve ikram sever esnafların diyarı burası. Cevizli sucuk ve Maraş çöreğini tatmadan dönmeyin. ( fazla fazla alın derim, sonra benim gibi hemen bitince pişman olmayasınız. ) Kahramanmaraş’ın dondurmasından bahsetmeme gerek yok heralde, onu artık bilmeyen kalmadı.

Akşam yemeğimizde güzel bir sürprizle karşılandık Maraş Kültür Evi- Kocabaş Konağı’nda; bizim için fasıl ekibi getirilmişti. Pek keyifli , müzikli, eğlenceli, sohbetli bir akşam yemeği yedik.

İlk günü geze toza bitirip otelimize geldiğimizde herkes yorgunluktan bitap haldeydi. Uykuya dalmam pek de uzun sürmedi.

Ertesi sabah güne yine erken başladık. İstikamet Göksun kasabasında bir Çeçen köyü olan Çardak. Fırıncılık işleri bu köyde kadınların tekelinde. 6 adet fırın var. Fırından sıcacık ekmeklerimizi aldık, böreklerimizi yedik, köyde yaşayanlarla sohbetlerimizi ettik.

IMG_3785

Köyü dolaşmaya çıktım biraz, keşke adını aklımda tutabilseydim dediğim bu güzel teyzemle sıcacık sohbetimiz oldu.

2

Yazgülü ablanın fırınına gittik sonra, biz sadece ekmek alalım derken durun ben size bir Hodotturuk yapıvereyim dedi. Çeçen dilinde yumurtalı ekmekmiş. Ben yumurta yüzünden yemeyi tercih etmesem de diğer gezgin arkadaşların yanına götürünce bitmesi 10 sn sürdü.

3

 

Ekmekleri arabaya yükleyip yeniden yolumuza koyulduk. Yedi Uyuyanları görmeye gidiyoruz: Eshab-I Kehf Külliyesi. İslam’da ve Hristiyanlıkta bahsi geçen yedi uyuyanların uyudukları yer olarak birçok efsane ortaya atılmış, Maraş’ta bulunan bu mağaranın Kuran-ı Kerim’de bahsedilenlere göre en doğru yer olduğu söyleniyor. Yedi uyuyanların isimleri ; Yemliha, Mislina, Mekselina, Mernuş, Tebernuş, Kefestatyüs ve Şazenüş’tür ve bölge halkı arasında en çok kullanılan isimler bunlardır.

Seyyahların şehre geldiği duyulunca bizim için ufak bir canlandırma yapmışlar, buyrun 7 uyuyanlar ve köpekleri Kıtmir.

IMG_3823

Gezgin kadınlarımız olarak girişte saçları kapatmak zorunda kaldık tabi, yanınızda bir şal götürmenizde fayda var.

13105911_1798403287046202_1732250165_o

Öğlen yemeği için durağımız Akçın Gölpınar Alabalık tesisleri idi. Diğer gezgin arkadaşlar güveçte balıklarını yerken ben de benim için özel hazırlanmış güveçte mantar sote ile mükemmel bir öğle yemeği yemiş oldum, tadı hala damağımdadır.

Karnımız doyunca kahve içme zamanı geldi. Elbistan’a kadar gelmişken  Pınarbaşı’nda nehir üzerinde kahve içmeden dönülmezmiş buralardan. Nehrin üzerinde şöyle tahtlı mahtlı bir teknemiz oldu, aldık elimize Kervansaray Kahvelerimizi başladık bi yandan dedikoduya bi yandan da Ceyhan Nehri’nin tadını çıkarmaya. Elbistan kervansaray kahvesinin içinde Türk kahvesi, menengiç kahvesi, keçiboynuzu, çikolata, sahlep, krema, damla sakızı bulunmaktaymış, farklı ve lezzetli bir tat. Yerinde gidip denenmeli derim.

13087428_575666002603079_1774240772201963631_n

Elbistan merkeze gidip Ulu Camii de gördükten sonra akşamı geçireceğimiz kamp alanına; Başkonuş Yaylası’na doğru yola koyulduk.

Kamp alanını, yaptığımız yürüyüşleri, Maraş’ın doğası ve doğal güzelliklerini de bu yazıda bulabilirsiniz: Maraş’ın keşfedilmeyi bekleyen doğası

 

3 YORUMLAR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here